Hamakat yüklü bulutlara çok takılmamak lazım aslında.
Üzerinize afiyet; analoji yapıyor gibi olmasın ama azıcık tariz, ucundan entropi civarında yol almak istiyorum bugün.
Meselem teşmil ve tecvit hiç değil.
İçi boş tencereyi bu sütunlara taşıyıp yazı alanını kirletmeyi hiç istemem. Zaten öyle de yapmayacağım.
Yaşam biçimini pejoratif olmayla eş değer tutanları, kendi dünyalarında yalnız bırakmazsanız, menhum, kendini âlim zanneder. Oysa yok hükmündedir, farkında değildir; cehalet paçalardan akarken… Bilmediğini bilmeden kalifikasyon dersi vermeye yeltenir…
Siz siz olun, asimetrik, malumatfuruş ve dahi iraptan mahalsiz kişilikleri, sakil, nakıs halleriyle yolculuklarına eşlik etmeyin. Zira bizim de gerize taş atmak gibi bir niyetimiz hiç yok; hafazanallah neme lazım üzerimize filan sıçrar…
Aslında uzun uzun anlatmak isterdim ama bu benim ilgi alanıma girse de, bilgi alanımda değil…
Yine de başlıklar halinde ifade etmeye çalışayım. Bahsimize konu olan, bipolar bozukluk!
Yani, aynı insanda birbirine karşıt iki aşırı ruh halinin dönüşümlü ortaya çıkması.
Manik dönem; Enerji yükselmeleri… Kendine aşırı güvenme… Kavgaya yatkınlık durumları.
Depresif dönem; boşluk hissetme, yorgunluk, keyifsizlik vb.
Spesifik özellikleri maalesef böyle. Çevrenizde, kıyıda, köşede, orada, burada, paspasın altında filanda karşınıza çıkarsa, belirleyici unsur olsun diye anlatmaya çalıştım. Yoksa bana ne kardeşim derim, geçerim.
Bazı mecralarda, bazı insanların öfori ve amnezi durumlarını anlamaya çalışıyorum. Çünkü insanım. Zaten insan olduğunuzu hatırladıktan sonra, geriye kalan her şeyi unutsanız da olur.
Sakın ha, “amaca ulaşmak için her araç yasaldır… Ahlaki, hukuki, dini sınır yoktur” ile çerçevesi çizilmiş dünyanızın içine bizi çekmeye çalışmayın kardeşim…
Biz biliriz ki, cahilde eksik olan akıl değil, ahlaktır…
Şimdi diyeceksiniz ki, madem öyle bunca yazıyı niçin yazdın.
Tolstoy’un dediği gibi: “Kötüler ve cahiller, kendilerine tahammül edildikçe daha çok azıyorlar” da ondan!