Eylül ayı geldi mi, televizyon dünyasında yeni bir koşu başlar.
Yaz boyunca tekrarlarla, hafif içeriklerle yetinen ekranlar şimdi adeta start çizgisine dizilmiş durumda.
Kanallar, yeni dizilerini seyircinin beğenisine sunarken, geçen sezondan devam eden yapımlar da kaldıkları yerden hikâyelerine geri dönüyor.
Reyting maratonu öyle kolay bir yarış değildir.
Her dizi, güçlü kadrosu ve farklı hikâyesiyle öne çıkmaya çalışır.
Kimisi ilk bölümden kalplere dokunur, kimisi ise birkaç haftada yoluna veda eder.
Seyircinin tercihi, dizilerin kaderini belirleyen en büyük etken olur.
Bu sezon da ekranda iddialı projeler var.
Aile dramlarından polisiye maceralara, romantik hikâyelerden komedilere kadar her türden yapım seyircinin dikkatini çekmek için yarışa giriyor.
Dijital platformların yükselişi de televizyon kanallarını daha kaliteli senaryolar ve görsel dünyalar hazırlamaya mecbur bırakıyor.
Eylül, yalnızca dizilerin değil, izleyicilerin de heyecanla beklediği bir dönem.
Çünkü bu maratonun kazananını belirleyecek olan aslında biziz.
İzlediğimiz, konuştuğumuz, paylaştığımız diziler yoluna devam ederken; ilgi görmeyen yapımlar kısa sürede ekranlardan siliniyor.
Şimdi önümüzde uzun bir sezon var.
Kim bilir, belki yeni bir fenomen doğacak, belki yıllardır devam eden yapımlar yeniden zirveye oturacak.
Ama kesin olan bir şey var ki;
Eylül ayıyla birlikte ekranlarda reyting maratonu başladı.












