Yıllardır ‘Kayserili işini bilir’ cümlesini pek çok kişiden duyuyoruz.
Evet, Kayserili işini bilir ve bunun yanında işini de takip eder.
Bilindiği üzere Kayseri girişimcidir, ticarette maharetleriyle önemli bir figür haline gelmiştir.
Kayseri’deki tüm başkanlarımız, siyasilerimiz ya da dernek ve oda başkanları eksiksiz bir şekilde girişimcilikleri, hayırseverlikleri, kendi kendine kalkınma modelini oluşturmaları ile ön plana çıkması son derece memleketim adına gurur verici.
Fakat ‘Kayserili işini bilir’ cümlesi zamanla şehrimize olumsuz yansıyor.
Bu sebepten son dönemlerde ‘Kayserili işini bilir’ imajından sıyrılmak istiyoruz.
Neden mi?
‘Kayserili işini bilir’ imajından dolayı şehrimiz teşviklerden alması gereken payın önüne geçiyor.
Oysaki şehrimizin gelişmişliği teşviklerden yararlanmamızın önüne engel olmamalı.
‘Kayserili işini bilir’ deyip kenara çekilmek gibi bir yanlış algının içerisinde kalınmamalı.
Bir şehri, bir ülkeyi güçlü yapan üretim gücüdür.
Yani daha güçlü, daha gelişmiş, vites yükselterek üretimini, istihdamını, ihracatını artıran bir şehir olma amacı yolundayız ve bu sebepten Kayseri’ye atılım yapma fırsatlarının daha çok verilmesini ümit ediyoruz.
‘Kayserili işini bilir’ kıssası ise şöyle:
Köyün birinde aynı gün, bir Karadenizli, bir Kayserili ve bir de Güneydoğulu ölmüş!
Ahali toplanıp cenazeleri gömmüş… Yorgun argın dönüp, kahvehaneye oturarak birer çay söyleyen köylüler, az sonra bakmışlar ki, Karadenizli mezardan çıkmış, üstünü başını silkeleyerek kahveye geliyor!
Şaşkınlık içinde “N’oldu yahu? Nasıl çıkıp geldin?” diye sormuşlar.
Karadenizli hınzır bir şekilde gülerek:
“Öbür taraf da aynen burası gibi… Zebaninin eline bir yüz lira sıkıştırdım, beni geri gönderdi.”
Diye cevap vermiş.
Köylüler merakla sormuşlar:
“Peki, Kayserili nerede?”
Karadenizli cevap vermiş:
“Ben gelirken Kayserili ‘Elli liraya olmaz mı?’ diye zebani ile pazarlık yapıyordu.”
“Ya Güneydoğulu?”
“O da her şeyi devlete yüklemeye alışmış, ‘Ben vermem, devlet versin!’ diyordu!