Hepimiz hayatımızda eleştiride bulunan kişilerle zaman zaman karşılaşmışızdır.
Elbette ki bu normal bir durum. Çünkü eleştiri kültürü ve düşünce özgürlüğü toplumumuzda varlığını sürdürmesi gereken bir durumdur.
Fakat bazı kişiler var ki, en olmadık kusurları görme eğilimine girerek, karşı taraf istemediği halde sayısız öğütlerde bulunarak ve sürekli yargıları olup şiddetli bir eleştiri durumuna girerler.
Bu tip insanlar genellikle mutsuz insanlar olduklarını söyleyebilirim.
Çünkü mutsuz insanlar yapıcı eleştiri yerine yıkıcı eleştiri yapma eğiliminde bulunurlar.
Burada ki asıl hedefleri ise, kendi iç dünyalarındaki mutsuzluğu bir başkalarını da mutsuz ederek gidermeye çalışırlar.
Resmen iletişim çağında; iletişim edebinden uzak, cüretini bilmeden yerli-yersiz eleştiri yapan bir millete sahibiz.
İşte tam da bu noktada toplum olarak sınıfta kalıyoruz!
İşin komik tarafı ise, yaşamı boyunca kitap okumayan, edebiyatla ilgilenmeyen, tek konuya odaklı yaşamını sürdüren ve taraftar olmayı sorgusuz sualsiz kabul eden insanların içi boş eleştirileri beni epey bir güldürüyor.
Ne diyordu Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “Eleştiri, özgün olmalı, kanıta dayalı olmalı ve akla uygun olmalıdır.”
Ve unutmayın ki; eleştirinin amacı hata aramak değil, doğruyu yanlıştan, iyi ve güzel olanı ise çirkin olandan ayırarak görünür duruma getirmektir.