Gündemden bir türlü düşmeyen ve bizlerinde neredeyse her gün haberlerde, gazetelerde karşımıza şöyle bir başlık çıkmakta.
“Boşanmak istediği eşini öldürdü!”
İşte Türkiye’de gündemden bir türlü düşmeyen o kadın cinayetleri!
Maalesef ki geldiğimiz bu dönemde bir kadın boşanmak isterse hayatı tehlikeye giriyor!
Bunu da son yıllarda çok net bir şekilde görebiliyoruz.
Eskiden yılda birkaç kez meydana gelen bu olaylar, şimdilerde sistemli bir şekilde neredeyse her gün artış göstermektedir. Çok korkunç bir gidişatın içerisindeyiz.
Kadın cinayetleri ülkenin dört bir tarafına yayılmış, had safhaya ulaşmış bir durumda.
Peki neden? Akıl alır gibi değil!
Bazıları bu durumu eğitimle bağdaştırıyor ama istatistikler öyle söylemiyor.
Evet, kadına şiddet ve kadın cinayetlerinin son bulması için hepimiz “Eğitim” şarttır diyoruz ama görünüşe göre eğitim de yeterli olmuyor. Çünkü bu ülkede eğitimini almış, mesleğine atanmış birçok kişi eşini, çocuğunu ya da annesini öldürdü.
Bütün bu istatistiklere bakıldığında maalesef ki eğitim de yeterli olmuyor!
Kadın cinayetleri, toplumumuzun en ciddi ve ivedi çözüm gerektiren sorunudur.
Artık kadınların yaşam hakkı ciddi bir şekilde güvence altına alınması gerekiyor.
Evet, yürürlükte olan yasalarımız varlığını sürdürüyor fakat görüldüğü üzere bu yasalarda yeterli ve caydırıcı olmuyor. Cinayet işlemek isteyen her yerde, mekân fark etmeksizin yapacağını yapıyor.
Sonucuna da razı geliyor çünkü karşılığında caydırıcı bir ceza almıyor!
Yıllardır bu tarz cinayetler kınandı. Kınanmaya da devam ediyor.
Ancak görülüyor ki kınamak yetmiyor!
Artık kadın cinayetlerine karşı güçlü bir ses yükseltmek, hepimizin ortak sorumluluğudur.
Yasama, yürütme ve yargı organları, bu sorunun çözümü için acil adımlar atmalıdır.
Umuyorum ki şiddet ve kadın cinayetleri son bulur.
Kadınların özgürce nefes alabildiği, adaletin egemen olduğu bir toplumda görüşmek dileği ile.
Son olarak Bozkırın tezenesi, büyük ozan rahmetli Neşet Ertaş’ı bu vesileyle bir kez daha analım.
Ne diyordu sahi: “Kadınlar insan, biz insanoğluyuz.”