Cümleye nerden nasıl başlayacağımı bilmiyorum.
Ama bildiğim tek şey; Bir kargaşa var, gece ile gündüz ayırt edilemiyor.
Hepimizin bildiği üzere haftalardır gündemden düşmeyen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınması sonrasında da tutuklanması ardına Cumhuriyet Halk Partisi Sokak çağrısı yaptı ve birçok şehirde sokak provokasyonları başladı.
Bu provokasyonların gerçekleşeceği zaten belliydi, çünkü bu durumdan faydalanacak gruplar elbette ki olacaktı…
Neyse ben işin siyasi rengine girmeyeceğim…
Benim değinmek istediğim bir nokta var oda provokasyonlar sırasında olup bitenler.
Elbette ki herkesin düşüncesini ifade etme, protesto ve gösteri yapma hakkı vardır.
Ancak bu olaylar çığırından çıkartılmış, toplumun huzurunu bozacak şekilde ilerletilmiş, kamuya ait mallara zarar veren ve toplumu ayrıştırıcı eylemlere dönüşmüştür.
Neden mi böyle düşünüyorum çünkü hepimiz haberlerde- gazetelerde gördük ki, bu provokasyonlar sürecinde yüzlerce polisimiz yaralandı!
Cami ve hazirelere zarar verildi!
Küfürler, hakaretler havada uçuştu!
Anlayacağınız öyle bir ülke olduk ki; İnsanlarımız adeta enkaza dönüşmüş, duygular mahkûm, sağduyu gelişmemiş, nezaketin zerresi kalmamış, anlaşılmak imkânsız, anlamaya çalışan yüzeysel, anlayacağınız insan kimliğine bürünmüş mahlûklara gün geçtikçe daha fazla şahit oluyoruz.
Ve bu olaylardan sonra bir kez daha anladım ki, kişisel öfkelerin yarattığı inatla büyüyen siyasal gerginlikler, bu ülkeye büyük zarar veriyor işin kötü kısmı ise, bizim milletimiz bu durumu anlamamak için olağanüstü bir şekilde direniyor.
Gelişmemiş bir ülke, millet olduğumuz o kadar apaçık ortada ki ne diyeceğimi bilemiyorum…
İnsanlık daha ne kadar kötüye gidilebilir onu da bilemiyorum…
Bu kadar kötü günlerden çok daha kötüsü olmaz umarım…