lmanların bir matematik formülü vardır, enteresandır. Denir ki; eğer bir masada bir Nazi ile oturup ona tek laf etmeyen 10 kişi varsa, o masada 11 Nazi var demektir.
İslam Dini’nin 4 büyük halifesinden biri olan Hz Ali bunu daha berrak biçimde ifade eder: Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır. Eğer haksızlık karşısında susarsanız, hakkınızla beraber şerefinizi de kaybedersiniz.
Yani orta yerde bir haksızlık, hukuksuzluk varsa, suça ortak oluyorsunuz demektir. Şunu iyi bilmek gerekiyor sanırım; susmak sorunların çözümüne katkı sağlamıyor. Aksine daha da derinleştiriyor. Şu aralar bakıyorum da, “Biatsa biat, itaatse itaat” diyenler dahi küçük çaplı mırıldanmalar içinde. Bu bile bir şey demektir.
Eğer hedeflenen yer, müreffeh bir ülke ve demokratik bir toplumsa, eğmeden bükmeden, kulağının üzerine yatmadan sorunların şeffaf biçimde ortaya koyabilmek ilkesinden yola çıkmak zorundayız. Bakın bu ülkenin eğitimde, adalette, ekonomide ciddi sorunları var. Üstüne üstlük, geçici mülteciler gibi bir de bonus söz konusu. Tüm bu yakıcı sorunlar karşısında, “Memleket güllük gülistanlık kardeşim, daha ne istiyorsunuz” gibi bir yaklaşımın içinde olmak, bence bütün kötülüklerin anasıdır. Bir yerden geçekçi biçimde başlamak gerekir. Mesela sokağın nabzını iyi tutarak, verilen mesajları doğru okuyarak harekete geçmenin tam zamanıdır; hatta geç bile kalınmıştır.
O zaman doğru örnekler üzerinden yürüyelim. Eski Cumhurbaşkanı rahmetli Süleyman Demirel, dönemin liderleriyle çıktığı bir canlı yayında (o zamanlar öyle yayınlar yapılırdı, artık yok) enflasyonu anlatırken, “Aklınıza gelen tüm ahlaksızlığın sebebidir” diyor devam ediyor: “Halkın birinci sorunu geçim sıkıntısıdır. Esasında enflasyon devletleri yıkan bir olaydır. Enflasyon yalnızca pahalılık olayı da değildir. Ahlakı da bozar. Borcu olan borcunu ödeyemez. Alacağı olan alacağını alamaz ve hırsızlıktan, soygundan, fuhuşa kadar hemen hemen bütün yollar açar. Toplumun içini bozan bir olaydır. Onun için batılılar enflasyona bir numaralı halk düşmanı derler…”
30 yıl önce söylemiş rahmetli Demirel bunları. Eksiği var, fazlası yok. Demek ki neymiş, tarih tekerrürden ibaretmiş. Dikkatli gözler görüyor, tanıklık ediyor genel manada büyük bir ahlaki yozlaşmanın orta yerinden geçiyoruz. Kayseri eksenli baktığımızda bile, hırsızlık, gasp, yağma, taciz, tecavüz, dolandırıcılık gibi olaylar o denli yükselişte ki, akıllara zarar bir tablo ile karşı karşıyayız.
Tekrar kere tekrar anlatalım derdimizi; savrulan bir toplum var karşımızda. Ya tüm sorunlarla adamakıllı mücadele edeceğiz, ya da ne çıkarsa bahtımıza deyip oturup olan biteni seyredeceğiz.
Bakın şimdi, bulunduğumuz jeopolitik yangın yeriyken ve savaş tamtamları çalarken, iç cephe gerçekten önemli. O nedenle, Türkiye Cumhuriyeti’nin varlığından ve bekasından yana olan başta iktidar olmak üzere tüm siyasi partilerden sözde değil, özde bir tavır beklemek hepimizin hakkıdır, buyurun kulağımız sizde, nokta.