Can sıkıcı günlerden geçiyoruz…
Sünepe bir bulut sürekli tepemizde ve sanki ülke insanın mutluluğunu gölgeliyor.
Hiçbir şekilde iyiye dair gündem yok. Bir negatiflikten diğerine koşturuyoruz; o bitiyor, öbürü başlıyor. Hâsılı fasit dairede dön baba dönüyoruz.
Ve en kötüsü topyekûn gerginiz… Bu gerginlik hayatın her alanına sirayet etmiş vaziyette. Tahammül yerle yeksan. Nereye bakarsanız bakın, zenginiyle-yoksuluyla insanlar mutsuz, pozitif enerji yerin yedi kat dibinde. Ayrışma, kamplaşma dersiniz, nirvana…
Partilerüstü ve net bir dille ifade etmek gerekirse, yıllar yılı ağır ve ağdalı cümleler eşliğinde karşılıklı saydırmalı-giydirmeli döneme eşlik etmek durumunda kalınca, toplumsal bünyede aynı şekilde reaksiyon vermeye başladı. Bu durum giderek yaygınlaşma eğiliminde. Taraflar birbirine karşı sıfır tolerans eşliğinde öfke kusuyor adeta. Şu sosyal medya denen menem şeye bi bakın, düşmanın düşmana yapmayacağını tiksinti veren şeyleri Türkiye’de insanlar birbirlerinin üzerine boca ediyor. Kıran kırana karşılıklı küfür yarışı var. İşin kötüsü kimsenin kutsal-mutsal taktığına dair tek satır emareden bahsetmek mümkün değil. Aşağılık, pespayelik taltif görür olmuş benim güzel ülkemde. Mahalle yanıyor ama saçını tarayan tarayana…
Yahu arkadaş, bu ülkede herkes aynı tip düşünmek zorunda mı?
Türkiye Cumhuriyeti Deleti’ne aidiyet hisseden biri diğerinden farklılık arz etti diye cehennem çukuruna mı atmak gerekiyor, ya da küfretmek? Bu koşullar altında birlikte yaşamanın ihtimali kalıyor mu sahi? Gruplar halinde yaşayan niteliksiz kimlikler-ki giderek sayıları artıyor- sosyal kanalları kullanarak ülkeye ayar çekme adına edepsizliğin, ahlaksızlığın tadını çıkara çıkara böğürmekle meşgul. Niye, zira kendi mahallelerinden hem alkış alıyorlar hem de nemalanıyorlar da ondan…
Bakın cümlenin altını da üstünü de çizerek anlatmaya çalışalım… Yahu arkadaş, inek hırsızının, evladını katledenin bir siyasi lidere yaptığı saldırıyı bile, “Oh oldu, iyi oldu” seviyesine getiren ne idüğü belirsizlerle aynı havayı teneffüs etmek bile zul. Bu durumun siyaseti-miyaseti olmaz kardeşim. Şiddete kim başvuruyorsa, önüne arkasına bakılarak gereği yapılmalı. Aksi halde bir ülke elimizin altından kayar gider ve haberimiz olmaz. Kim veya kimler bu tip durumlar karşısında bir tutum almazsa ve sırnaşma, sırıtma hallerine girerse biliniz ki, bu ülkenin en büyük düşmanlarıdır; bu böyle biline.
Eğer siyasiler ayrıştıran dil kullanmaya devam ederse, biliniz ki, hoca-cemaat meselesinde olduğu gibi tabanda bunun aksi daha beter hale gelecektir. Böyle devam ederse de, elimizde yaşamaktan utanacağımız zaman dilimlerinin dışında bir şey kalmayacaktır, nokta!