Yarın arife, ardı bayram ve biz ülke olarak 9 günlük tatilde olacağız… Bayram deyince iki satır olsa da kelam etmenin yeridir sanırım… Ramazan Bayramı, sadece dini bir kutlama değil, aynı zamanda toplumsal bağların güçlendiği, ailelerin bir araya geldiği, eski dostlukların tazelendiği, güçlü duyguların yaşandığı, anlam taşıyan bir gün. Bu özel gün, geçmişin hatıralarını anımsatan, sevinç ve huzurla dolu bir zaman dilimi olarak hayatımızda dünden bugüne hep bir biçimde yer edindi…
Eskiden Ramazan Bayramı, köylerden şehirlere, mahallelerden evlere kadar yayılan bir sevinç dalgası gibiydi. Sabah bayram namazından sonra, bir başka boyuta geçilirdi… (Şimdi de kısmen öyle ama geride kalan, eskittiğimiz, eksiltilen çok şeyler var sanırım) Çocuklar, bayramın en neşeli kahramanlarıydı. Onlar için bayram, sadece yeni kıyafetler giyip, şekerleri biriktirip yemek değil, aynı zamanda büyüklerin dualarını alıp, birbirlerine mutlu bayramlar dilemekti.
Bayram sabahları, kahvaltı sofralarının etrafında bir araya gelinen, yılların özlemiyle kurulan cümleler, hep aynı nostaljik havasıyla insanı sarmalardı. Çocukken, sabahın erken saatlerinde büyüklerimizin “Bayramlıklarınızı giyin, el öpmeye gidiyoruz!” dediği anı hatırlamak bile insanın içinde farklı bir sıcaklık uyandırır. O an, hem bir kutlama hem de bir geleneksel ritüel halini alırdı. Farkındaysanız, yukarıda yer alan cümlelerin sonu hep ‘dı’ olarak bitiyor ve geçmiş zaman olarak kalıyor artık.
Günümüzün hızlı ve dijitalleşen dünyasında, bayramlar eski o sıcak atmosferini her zaman sunamıyor belki de. Ancak yine de, eski bayramların tadı hâlâ dillerde. Artık büyüklerin elini öpüp, bir arada olmak daha zor hale gelse de, bayram mesajları, telefon görüşmeleri ve sosyal medya paylaşımlarıyla bir araya gelmeye çalışıyoruz. O eski zamanlardaki ev ziyareti ve sokaklardaki bayram neşesi ise bazen birer nostaljik anı olarak kalıyor.
Bir başka bayram geleneği de, yapılan ziyaretlerdir.. İnsanlar, uzun süredir görüşmedikleri akrabalarını ve dostlarını ziyaret eder, birbirlerine güzel dileklerde bulunurlardı. Ziyaretlerin en keyifli yanı, evlerdeki tatlı sohbetler, bayram yemeklerinin paylaşıldığı anlar ve eski anıların tazelendiği muhabbettir. Bu sohbetlerde, yıllar önce yaşanan bayramlar, eski çocukluk oyunları, komik anılar bir bir hatırlanır, her kelime geçmişin izlerini taşırdı.
Bakın yine geçmiş zamanla bitti cümleler…
Ancak zamanla şehirleşme, bireyselleşme ve teknolojinin hayatımıza müdahalesiyle birlikte, bazı bayram gelenekleri eski halini yitirdi. Sokaklardaki bayram neşesi yerini, daha sessiz bir kutlamaya bıraktı. Fakat bu değişime rağmen, bayramın özü, insan ruhundaki derinliğini korumaya devam ediyor. Bayram, bir anlamda nostaljiye dönüşürken, eski geleneklerin ve hatıraların da yaşatılmasına vesile olmaya kısman de olsa devam ediyor.
Ramazan Bayramı, geçmişe dair her hatırayı, gelenekleri ve insanları birleştiren güçlü bir bağ tabii olarak. Bugün belki de bayram sabahları, eski zamanlarda olduğu gibi sabahın erken saatlerinde değil, biraz daha geç saatlerde başlıyor, fakat içindeki o çocukça sevinç ve huzur hâlâ var. Bayramlar, zamanla nasıl değişirse değişsin, nostaljiye dönüşen bu kutlamalar, geçmişi hatırlamamıza ve geleceğe umutla bakmamıza yardımcı olur. Hadi o zaman şimdiden ve de cümleten mutlu bayramlar.