Türkiye Büyük Millet Meclisi, 1 Ekim’de açılıyor; peşinen bi hayırlara vesile temenninizi alırım.
Henüz açılışa birkaç gün var ama tartışmalar çoktan başladı bile. Daha durun bunlar iyi günler diyeceğiniz-diyeceğimiz neler göreceğiz…
Gerçek gündem adına ne varsa, tek satır duymak mümkün olmayacak ama ‘o onu dedi, bu bunu dedi’ üzerinden aman Allah’ım say saydır günlerine hoş geldiniz… Farkında mısınız bilmiyorum ama Türkiye’de siyaset, yalnızca bir yönetim biçimi değil; bir kimlik, bir aidiyet, bir yaşam tarzı haline geldi. Bu yüzden gündem belirleyici değil, gündemin ta kendisi oldu. Her tartışma, her fikir, her öneri önce “hangi siyasi görüşten” diye süzgeçten geçiyor. Bu da toplumsal diyaloğu boğuyor, farklı alanlardaki gelişmeleri görünmez kılıyor.
Kaç zamandır ülkede medya mahalleleri var, ‘Ya bendensin, ya kara toprağın’ aforizması üzerinden yürüyen…Artık ekonomi haberleri bile siyasi figürlerin açıklamalarıyla şekilleniyor. Bilimsel gelişmeler, kültürel etkinlikler ya da çevresel tehditler ancak siyasi bir krizle ilişkilendirilirse haber değeri taşıyor. Bu da halkın bilgiye erişimini daraltıyor, çeşitliliği yok ediyor. Dikkat ederseniz, Türkiye’de siyaset, krizlerle besleniyor. Her seçim bir “varoluş mücadelesi” gibi sunuluyor. Her muhalefet bir “tehdit”, her iktidar bir “kurtarıcı” olarak kodlanıyor. Bu atmosferde uzun vadeli planlar, yapısal reformlar ya da bilimsel tartışmalar yer bulamıyor. Zira siyasal gündem sürekli “acil” ve “hayati” meselelerle dolu, yerseniz…
Hiç kuşku yok ki, siyaset elbette önemli ama her şey değil, bunu ciddi biçimde anlamak, öğrenmek şart… Gündemi çeşitlendirmek, farklı alanlara yer açmak, uzmanlara kulak vermek, medya okuryazarlığını artırmak ve sivil toplumun sesini yükseltmek gerekiyor. Yoksa siyaset konuşurken, ülkede kuzuların sessizliği günleri devam edecek. Oysa konuşmamız gereken, ciddi sorunlarımız var, ekonomiyi en başa tutturarak bir tarafa bırakırsak, sosyal hayatın içindeki şiddetten tutun da, eğitimin niteliği, sağlık sisteminde yaşanan tıkanıklıklar derken say sırala bir vaziyete tanıklık ediyoruz…
Siz siz olun, siyasetin yüksek perdeden ortaya koyduğu tartışmalara fazla kapılmayın. Zira onlar her koşulda bir araya gelirken, sizin en yakınlarınız yaşadığınız küslükler, kırgınlıklar yanınıza kâr kalır demedi demeyin…












