Aşağıda anlatılacakların ne izahı, ne mizahı var.
Yuh mu derseniz, oha mı bilemem ama karşımızda lamı-cimi yok bir rezalet ötesi durum ile karşı karşıyayız.
Malum, yoğun ve sert dozajlı siyasi çekişmeler bu ülkede her şeyin önüne geçiyor. Haliyle, görülmesi, gündem olması gerekenler auta gidiyor.
Tarım ürünleri; sebze-meyve gibi soframıza gelen ne varsa bunlarda kullanılan kimyasallar (pestisit) şu anda toplumun en büyük sorunlarından biri ama kimin umurunda mesela… Avrupa’ya ihraç edilen sebze-meyve harala gürele iade edilirken, sukut ikrardan mı geliyor merak ettim doğrusu…
İşte tam bunları yazarken, karşımıza öyle bir tablo çıktı ki akıllara ziyan… Ne yazık ki insan sağlığının hiçe sayıldığı değil, çöpe atıldığı günlere eşlik ediyoruz. Şimdi sıkı durun; o hepimizin alışveriş yaptığı fırfırlı, janjanlı üç harfli marketler var ya, konu orada geçiyor. Konuyla ilgili fiş, video, görüntü hepsi bi tamam yerli yerinde ve karşımda arz-ı endam ediyor.
Sahabiye mahallesindeki bu üç harfi marketten bir çikolata alan müşteri, dışarı çıkar çıkmaz ürünün yarısını tükettikten sonra, dikkatli bakınca son kullanım tarihinin bir ay geçtiğini fark ediyor. Yeniden markete yöneliyor ve durumu anlatıyor, karşısındaki ilgililer, tamamen ilgisiz cümleler kuruyor. Rafı kontrol ettiğinde aynı şekilde son kullanım tarihi geçmiş aynı ürünleri görüyor ne yazık ki… Marketin ilgilileri yine aynı kayıtsızlık ve çapsız cevaplarla olayı geçiştiriyor. İşte tam olarak olay bundan sonra başlıyor…
Son kullanım tarihi 1 ay geçmiş ürününün yalızca yarısını yiyen ve sonrasında durumu fark eden müşteri, birkaç saat sonra gözünü Erciyes Üniversitesi Hastanesi Acil Servisi’nde açmak zorunda kalıyor. (Siz bu market rezaletini cebinizde tutarken, bu arada hatırlatalım. Yakın zamanda gördük ki, Finlandiya’da son kullanım tarihinin gelmesine 10 gün kalan ürünler, vatandaşa bedava dağılıyormuş meğerse!)
Bakın arkadaş; bir ülkede insan sağlığı bu kadar ucuz olmamalı… İnsanların güvenerek girdiği marketler zincirinde bu denli fahiş hata ya da kasıt ile karşılaşılmamalı. Eğer benzer durumlar oluyorsa bunun bedeli, en ağır biçimde ödetilmeli…
Şimdi bu işin market bölümü…
Ya denetim görevini aksatanlara ne demeli?
Biz kime güveneceğiz kardeşim, çıkın bu açıklayın da bilelim…
Sayıp sıralayacağım kurumların hepsinin de denetim yetkisi var:
Tarım ve Orman Bakanlığı (İl ilçe şube müdürlükleri)
Ticaret Bakanlığı (İl ilçe şube müdürlükleri)
Belediyelerin zabıta birimleri
Şimdi gelelim esas soruya; kurumlar yeterince halk sağlığı ile ilgileniyor mu, yeter seviyede denetim yapılıyor mu? Hadi bakalım bu sorunun cevabını birlikte arayalım… Halk sağlığı ayaklar altına alınırken, piyasalarda öylesine hoyrat ve çürümüş tavır var ki, anlayabilene helal olsun. Ve her nedense denetim mekanizması bir türlü adam akıllı işlemiyor.
O zaman buradan seslenelim, çok sayın ilgililer, şehri yönetenler, yönettiğini söyleyenler, insanınızın sağlığı ilgi alanına giriyor mu, girmiyor mu; açıklasanız da bilsek hani…