Yazın kavurucu sıcaklarını geride bıraktığımız bu günlerde, takvim yaprakları bize Eylül ayını hem gösteriyor hem de hissettiriyor.
Ayın yarısına gelirken yazın veda edişini iyiden iyiye hissediyoruz bu ayda.
Eylül ayı, doğanın da insanın da nefes aldığı bir döneme işaret eder.
Ne tam yazdır ne de tam olarak kış.
Tam ortasında, dinginliğiyle kendine has bir mevsimdir.
Serinliği ile kendini pekâlâ hissettirir.
Okulların açılmasıyla birlikte caddelerde koşuşturan çocukların sesi yükselir.
Yeni defterlerin kokusu, kitap sayfalarının heyecanı, ailelerin tatlı telaşı Eylül’e ayrı bir canlılık katar.
Yaz tatilinin rehaveti yerini düzenli bir hayat temposuna bırakır.
Eylül aynı zamanda doğanın da dönüşüm zamanıdır.
Ağaçların yaprakları sarıya çalar, sabah serinliği insanın yüzüne tazelik gibi dokunur.
Bağ bozumunun bereketi sofralara taşınır.
Pazarlarda üzüm, incir, elma bolluğu göz doldurur.
Köylerde harman zamanı biter, emeğin karşılığı alınır.
Bu ay, yazın hızlı temposundan yorulan ruhlar için de dinginleşme fırsatıdır.
Biraz daha yavaşlamak, biraz daha düşünmek, biraz daha kendine dönmek…
Çünkü Eylül, insana “yeniden başlamak” için fırsatlar sunar.
Elbette her mevsim güzeldir ama Eylül başka bir hikâye anlatır bize:
“Yazın neşesini geride bırak, kışın hazırlığını yap, hayatını düzenle.”
Belki de bu yüzden Eylül, sadece bir ay değil; aynı zamanda yeni bir sayfanın adı gibidir.












