Covid-19 bu terim yaklaşık altı ay önce hayatımıza girdi. Aslında önce ne olduğunu anlamadık, anlayamadık. Sonra kısıtlamalar geldi. Ne kadar ciddi bir virüs olduğunu anlamaya çalışırken, ekonomiyi de düşünerek kısıtlamalar yavaş yavaş serbest bırakıldı ve normalleşmeye geçmeye başladık. Başladık ama uyulması gereken kurallara da uymadık. Aslında çok basitti…Maske Mesafe Temizlik hepsi bu, ama inatla bunları yapmadık, yapmamak için direndik.
Ve…Geldiğimiz noktada, riski en yüksek iller arasına girdik maalesef. Hal böyle ilken, Çarşamba günü Sayın Vali Şehmus Günaydın ve İl Sağlık Müdürü Dr. Ramazan Benli basın mensupları ile bir araya gelerek hem bilgilendirdi, hem de bilgilendirmemiz için bir takım örnekler verdiler. Sayın Vali tarifi imkânsız bir şekilde ricada bulunuyor, dert yanıyor, çaba sarf ediyor. Virüsle mücadelede yapılanları ve yapılması gerekenleri anlatırken ‘Maske Mesafe ve Temizlik noktasına uyalım ki pozitif sayılar geri düşsün yine normalleşmeye devam edelim’ diyor. Diyor ama uymayanlara yazılan cezalar, hastanedeki durumlar, yapılan testler düğünler dernekler derken birçok konuda örnekler veriyor. Örnekler verirken inanın hayrete düşmemek mümkün değil sorumsuzluğun bu kadarına pes dersiniz. Aynı toplantıda Sağlık Müdürü Dr. Ramazan Benli, “Bir virüsü kontrol altına alabilmenin üç yolu var. Aşı, tedavi ve hareketliliği engelleme şeklinde olur” diyor. Aşı bulunamadı, çalışmalar devam ediyor, tedavi yapılıyor ama süreç olarak sıkıntılı ama en önemlisi hareketliği engellemek bizim elimizde.
Nasıl mı?
Düğüne gitmeyeceğiz, sosyal mesafeyi koruyacağız, kalabalık yerlerde bulunmayacağız, en önemlisi maske ile yaşamaya alışacağız. Aslında bu toplantıya bakacak olursak Sayın Vali’nin çırpınışını ve özellikle dikkatsizlik tedbirsizlik yüzünden çaresizliğini de gördüm. Sayın Vali şehrimiz için büyük kazanç, elinden geleni yapıyor…Hatta bazen çat kapı denetimlerde bulunuyor. Toplumum tamamının ortak hareket ederek bu süreçten çıkması için bütün dinamikleri harekete geçirmeye çalışıyor.
Bunu yapmanın kolay yolları da var. Empati yapalım Aslında herkesin evinde ya da sevdiği mutlaka 65 yaş üstü birisi vardır, ya da kronik rahatsızlığı bulunan birisi…Eğer büyüklerimizin, sevdiklerimizin bu virüsle mücadele etmesini istemiyorsak ve onları sürekli yanımızda olsun istiyorsak işte buradan hareketle onları ne kadar düşünüyorsak tüm toplumu da bu şekilde düşünmemiz gerekir. Özellikle düğünlerde ki vurdumduymazlık, kalabalık ortamlarda ki sorumsuz davranışlarımız bu işin rengini ortaya çıkartan ve hasta sayısının artmasına sebep olan en büyük etkenlerden.
Dün akşam Sayın Sağlık Bakanımız açıklama yapmadan önce dediğim şuydu; “Bakan açıklama yapacaksa durum vahim” Aynen de öyle oldu.
Sayın Bakan Fahrettin Koca açıklama yaparken kelimeler boğazına düğümleniyor, “iyi bir haber vermek isterdim ama diye başlıyor” ve tabloyu açıklarken hiç istemediğimiz bir tablo çıkıyor ortaya. Özellikle Sağlık Bakanımız ve ekibi uykusuz gecelerde süreci yürüten sürekli çareler arayan ve uyarıları yönetmeye çalıştı. Bilgi kirliliği olmadan yürütüldü.
Eğer süreç böyle giderse fiziki mesafe kuralı olmak üzere alınan tedbirlere yeterince riayet edilmemesi, hastalığın yayılım hızını artırması ve toplum sağlığının riske atılması nedeniyle birçok yeni kısıtlamalar gelecektir. İnanın hiç kimsenin istemeyeceği bir durum içerisine girebiliriz. Şöyle bir düşünün daha önce hiç bu kadar yakınınıza gelmiş miydi?
Etrafınıza bir bakın kimler evinde karantinada, kimler hastanede tedavi altında, kimler vefat etmiş. Alınan kararlara uymayanlar için ağır cezalar söz konusu bile bile neden hem maddi hem de manevi bedeller ödeyelim ki. Alınan kararlara uymayanlar hakkında maddi olarak Umumi Hıfzıssıhha Kanununun 282’nci maddesi gereğince idari para cezası verilmesi başta olmak üzere aykırılığın durumuna göre Kanunun ilgili maddeleri gereğince işlem yapılmasına, konusu suç teşkil eden davranışlara ilişkin ise Türk Ceza Kanununun 195’inci maddesi kapsamında gerekli adli işlem yapılacak. Birde bu dikkatsizliğin manevi boyutu var. Ne mi, en ağırını söyleyim “bile bile kul hakkına girmek.”
Hepimiz şapkamızı önümüze alıp hiç düşünmeden hemen bu kurallara uyarak, söylenenleri umursayarak bu süreçten çıkalım inşallah.
Son söz olarak; Herkes üzerine düşeni yaparsa bu acı tabloları yaşamak zorunda kalmayız.