Öfkelenmek çağımızın hastalığı haline gelmiştir. Çevremizi gözlemleyelim, öfkelenmeden yaşam neredeyse mümkün değildir. Son yıllarda öfke kontrolü yapılamadığından mıdır nedir, toplum bir hayli gergin. Ülkemiz dünyada bu alanda ikinci sırada.. Özellikle devlet okullarında akranların şiddetinden yılan, okula gitmek istemeyen, içine kapanan yavrular öfkenin göstergesi. Çocuklar evde ne yaşarlarsa hayatlarında da uygular. Bu nedenle her ana baba, Allah’ın verdiği emanetlere canları gibi bakmalı, hayatın her aşamasında takip ve kontrol etmeli. Akran şiddeti yapanların genel profilleri, ana baba ilgisizliği, ana baba ayrılığı, babaların kahvehaneden çıkmamaları, çocuklarıyla ilgilenmedikleri, sevgi göstermedikleri şeklinde vücut buluyor. O halde akla gelen soru; ilgili, çocuklarının her sorunuyla ilgilenen ailelerin, çocukların suçu ne?
Önce aile bireylerine, iş arkadaşlarımıza, trafikte, yani yaşamın her noktasında öfke var. Öfkenin elbette bilimsel araştırmaları, nedenleri ve niçinleri bulunmaktadır.
Dikkat ettiniz mi öfkelendiğimizde sesimizi nasıl yükseltiyoruz? Geriliyoruz, bağırıp çağırıyoruz. Bazen haklılığımızı bağırarak, karşımızdakini konuşturmadan izaha çalışıyoruz. Soru şu; iki insan öfkelenince neden bağırır?. İnsanlar öfkelenince kalpleri arasına mesafe girer. Bu mesafe öfkenin şiddeti ile daha da aralanır. Öfkelendiğimiz kişi kalben uzaklaştıkça sesimizi duymayacak gibi bağırırız. Kalplerin arasına giren mesafe kadar bağırmanın da şiddeti artar.
Dikkat buyurun, öfkelenince kalplerin arasına mesafe girer tezimizi kuvvetlendirecek bir örnek takdim edelim. Öfkelenince kalplerin arasına mesafe giriyor, peki sevince? Hiç seven insanın karşısındakine bağırdığını gördünüz, duydunuz mu? Sevgi kalpleri yakınlaştırır, her yakınlaşma sesin kısılmasına vesile olur. Yakınlaştıkça ses kısılır, çok yakınlaşınca fısıltıya döner. En sonunda fısıltıya gerek kalmaz gözler konuşur. Öfkeyle, bağırıp çağırmayla hiçbir şeyi çözemeyeceğimizi idrak etmeliyiz. Çocuklarımıza bağırdığımızda onların korkup susmaları asla bizim haklı olduğumuzu göstermez. Onlara mutlak surette sevgimizi göstermeli, yaşamın her alanında örnek olmalıyız.
Her kim olursa olsun, tartışırken aramıza mesafe koymalı, kalplerin uzaklaşmasına izin vermemeliyiz. Öfke rüzgâr gibidir, bir süre sonra diner. Ama birçok dal kırılmıştır. Öfkeyle yapılan birçok eylemin dönüşü yoktur. Eşinize, çocuklarınıza öfkeyle bağırıp çağırdınız ve evden çıktınız. Ya geri gelemezseniz, ya dönüp de göremezseniz? Komşularımızla öfkelenince de sakin olmalı, kalplerin uzaklaşmasına izin vermemeliyiz. Tıpkı iş arkadaşlarımızla olduğu gibi. Öfkeyle söylenen söz diş macunu gibidir. Asla içine girmez ve asla eskisi gibi olmaz.
Öfke kontrolü için uzmanlar içinizden yirmiye kadar sayın diye önerseler de her insan öfke kontrolünü yapabilecek iradeye sahiptir. Dikkat ediniz, demek ki öfke kalplerimiz arasına mesafe koyuyor, koymayalım. Sevelim, sevilelim, dünya fani, ölüm ani...
GÜNÜN SÖZÜ:
Kristalin kırılganlığı, zayıflıktan değil zarifliktendir…