Namaz, İslam’ın Beş Şartı’ndan biri olan ibadet. Kur’an’da günün belli vakitlerinde ve abdest şartını yerine getirerek namaz kılınması gerektiği belirtilmiştir. Kur’an ayetlerine göre namaz bir temizlenme aracıdır. Aynı zamanda Allah’ı anarak teslimiyetini yaratıcıya gösterme biçimidir. Kur’an’a göre namaz İbrahim’e öğretilen bir ibadet şeklidir. Kur’an’da namazın bazı şartlarda kısaltılabileceği belirtilmiştir
Namaz, İftitah Tekbiri (Allahu Ekber) ile başlanılan, Kıyam (ayakta durmak), içinde Kıraat’ın (Kur’an-ı Kerim’den Fatiha suresi ile en az bir ayet olmak üzere zamm-ı sure okumak), Rüku (eğilmek/ tesbihattan sonra) ” Semia’llahu limen hamideh ” “Rabbena lekel hamd” diyerek doğrulmak ve Sücud (secdeler, yere kapanma/ tesbihat), sonrasında Ka’de (oturuş) şartları olan, içinde tesbihat “Sübhane Rabbiye’l Azim, Sübhane Rabbiye’l A’la” olan ve selam “esselamü aleyküm ve rahmetullah” ile sona eren bir ibadettir.
Kur’an’da namazın kılınışı ile alakalı özel bir bölüm bulunmamakla birlikte, sadece namaz ile alakalı secde vurgusu yapılmış, ayrıca rüku (eğilmek) ve ayaktayken tabirleri de namaz için kullanılmıştır.
İlimiz Müftüsü Şahin Hoca namaza büyük önem vermiş, gençleri sabah namazı buluşturmasına davet etmiş, sanırız ayda bir olmak üzere 40’ı geçmiştir. Ama bu buluşmalar sadece Hunat’ta değil tüm camilerde imamların gayretleri ile sağlanmalıdır.
İyi ama dinimiz sadece namazı emretmemiş ki. Namaz ibadeti oruç gibi dinimizin önem verdiği bir ibadettir. Ama bu ibadetler, yani namaz ve oruç ibadetleri, hac ibadeti gibi bireysel bir ibadettir. Yapan kişiyi ilgilendirir. Oysa yüce dinimiz toplumsal ibadetlere de çok önem vermektedir.
Doğruluk, dürüstlük, riyakâr olmama, yalan söylememe, gıybet etmeme, dolandırmama, hile yapmama, ticarette kandırmama. Bakınız bu yazdıklarımız bireysel değil toplumsal bir olgudur. Yapılması ve yapılmaması toplumu yakından ilgilendirir.
Ne yazık ki yıllardan beri toplumsal ibadetler bir kenara bırakılarak bireysel ibadetler hep gündemde tutuluyor. Biz demiyoruz ki namaz, oruç konuşulmasın. Elbette konuşulsun ama diğerleri de konuşulsun. Cuma vaazlarını dinleyin, hadislerden örnekler verilerek anlatılıyor, son bölümde sadakanın önemi belirtilip sanki mecburiyet varmış gibi bu haftaki sadaka ve yardımınız şuraya deniyor.
Şahsen hiçbir vaazda, hutbede insanları doğruluğa, yalan söylememeye, hile yapmamaya, gıybet etmemeye vs toplumun genelini ilgilendiren konulara yer verildiğine şahit olmadık.
Çevremizde farz namazlarını kılmayıp Ramazan’da teravih kılanlar var değil mi? Bu hiç kimseyi ilgilendiren bir konu değildir. Herkes inancını yaşar, yaşamalıdır. Bizim söylemeye çalıştığımız dinimiz sadece Müslüman demek namaz kılan, oruç tutan, zekât veren ve Hacc’a giden olarak tanımlanmamıştır. Müslüman olmanın, Müslümanca yaşamanın gereğini anlatmak, öğretmek, uyarmak din görevlilerinin işidir, işi olmalıdır.
Ahlak sembolü efendimizin hayatını kaçımız okuduk? İmamların camide okudukları ayetleri kaçımız merak edip mealden inceledik?
Tartıda hile yapmayın, gıybet etmeyin, yalan söylemeyin, dosdoğru olun, yalan yere yemin etmeyin, dolandırmayın konularının da işlenmesini arzuluyoruz. Çok iyi yetişmiş bilim insanı Profesör Şahin Güven Hocamıza duyurulur.












